ÇELİK YAPIMI VE ÜRETİMİ İLE İLGİLİ TÜM DETAYLAR SİTEMİZE YÜKLENECEKTİR, YORUM VE DEĞERLENDİRMELERİNİZLE SİTEMİZ DAHADA BÜYÜYECEKTİR.
KALİTELİ ÇELİK KALİTELİ EKİPMAN VE KALİTELİ İŞÇİLİKLE OLUR
Battal ÖZ

15 PF Fosfor

Fosfor

Fosfor insan vücudunda kalsiyumdan sonra en fazla bulunan elementtir. İnsan vücudu fosfora kemik ve diş oluşumu, hücre büyümesi ve onarımı, enerji üretimi, kalp kasının kasılması, sinir ve kas hareketleri, böbrek işlevleri açısından ihtiyaç duyar. Fosfor ayrıca vitaminlerin kullanımı ile besinlerin enerjiye dönüştürülmesinde yardımcı olarak vücuda yarar sağlar. Fosfat (fosforun %85 kad


arı kemikte fosfat formunda depolanır) hücre içi sıvıların ana anyonudur. Fosfatlar dönüştürülebilir olmalarından ötürü, birçok koenzim sisteminin ve metabolizma fonksiyonlarının işlemesi için gerekli bileşiklerle birleşme yeteneğine sahiptir. Fosfatların birçok önemli reaksiyonları özellikle ATP, ADP ve fosfokreatinin işlevleri ile ilişkilidir.Fosfatlar, pirofosfatlar ve ATP fosfor kaynağıdır. Özellikle sütlü besinlerde bulunur. Diyetle alınan fosfatların serbest formu ince bağırsaklardan emilir. Vücutta kemiklerde % 90 kalsiyum trifosfat, kalsiyum fosfat (Ca3(PO4)2) ve hidroksi apatit kristalleri halinde, plazmada ise 0,03-0,04 mg anorganik formda bulunur. İdrarla inorganik fosfat halinde atılır. Serum düzeyi parathormon ile sağlanır. Günlük fosfor ihtiyacı 2 g´dır.

Konu başlıkları

1 Fosfor kaynakları

Fosfor kaynakları

Doğada fosfor fosfat mineralleri olarak bulunur. Tipik fosfor mineraller Ca5(PO4)3(F,Cl,OH) gibi apatit şeklinde bulunur. Fosfor, bu fosfat minerallerin kum ve kömürle ısıtılmasından oluşur. Rengi puslu beyaz, kırmızı, siyah renkte bulunabilir.

Fosfor izotopları

31P, fosforun doğada bulunabilinen tek izotopudur. Bunun yanında başka radyoaktif fosfor izotoplarıda üretilmiştir. 25,3 günle en uzun yarılanma süresi olan radyoaktif fosfor izotopu 33P'dir.

Vücuttaki fosfor

Fosfatlar, pirofosfatlar ve ATP fosfor kaynağıdır. Özellikle sütlü besinlerde bulunur. Diyetle alınan fosfatların serbest formu ince bağırsaklardan emilir. Vücutta kemiklerde % 90 kalsiyum trifosfat, kalsiyum fosfat (Ca3(PO4)2) ve hidroksi apatit kristalleri halinde, plazmada ise 0,03-0,04 mg anorganik formda bulunur. İdrarla inorganik fosfat halinde atılır. Serum düzeyi parathormon ile sağlanır. Günlük fosfor ihtiyacı 2 g'dır.

Biyolojik fonksiyonları Hücre duvarı yapısının devamlılığının sağlanmasında fosfolipidlerin yapısında bulunur.

  1. Enerji metabolizmasında ATP, GTP, ADP'nin yapısında bulunur.
  2. Oksijen taşınımı ve H+ tamponlanmasında etkilidir.
  3. Proteinlerin yapısına girerek faaliyetlerini kontrol eder. Enzimlerin yapısına katılır onları aktive veya inhibe eder.
  4. DNA ve RNA'nın yapısına girer.
  5. Hücre içi sıvısında en bol bulunan anyondur.
  1. Böbrek yetmezliği
  2. Diabet, hipoparatiroid
  3. Çeşitli hastalıklar, vitamin D zehirlenmesi sırasında görülür.
  1. Hiperparatiroid
  2. Osteomalazi (D vitamini eksikliği)
  3. Glukoz veya fruktoz perfuzyonu
  4. Vitamine dirençli osteomalazi durumlarında görülür.
  1. Emilimin azalması
    1. Diyette eksiklik
    2. Oral fosfat bağlayıcılar
    3. Malabsorpsiyon
  2. Hücreye alımının artması
    1. Alkaloz
    2. Diabetik ketoasidoz
    3. Aşırı açlık çeken hastanın yeniden beslenmesi
  3. Atılımın artması
    1. Dializ
    2. Böbrek testesteron bozuklukları durumlarında görülür.



 

AYRICA


 Fosfor (P):
Çeşitli alaşımların yapımına katılan fosfor, sodyum ampullerinin yapımında kullanılan camların eldesinde önemlidir. Fosforik asit, özellikle gübre eldesindeki kullanımıyla, son yıllarda tarım ve hayvancılıkta büyük önem taşır hale gelmiştir. Havai fişek, kibrit, deterjan ve diş macunu yapımında kullanılan fosfor, zararlılarla mücadelede kullanılan çoğu kimyasalın (pestisitlerin) bileşiminde de bulunur. Canlılarda hücre içeriğinin yaşamsal bir bileşeni olarak, özellikle sinir ve kemik dokuları için çok önemlidir. Kemik külünden elde edilen kalsiyum fosfat, kabartma tozunun yapısına katılan mono kalsiyum fosfatın eldesinde kullanılır. Trisodyum fosfat ise, suların yumuşatılmasında, temizlikte ve paslanmaya karşı kullanılan önemli bir fosfat bileşiğidir.

Fosforun vücuttaki miktarının yüzde 80′i kemik ve dişte depolanmış olarak, kalan yüzde 20′lik miktar ise dokularda ve kanda öteki bazı maddelerle birleş­miş halde bulunur. Plazmanın normal fosfor yoğunluğu 3-4,5 mg/100 ml’dir. Bu da 1,9-2,9 mEq/lt ya da 0,97-1,45 mikromol/litreye eşdeğerdir.
Günlük alınması gereken fosfor miktarı yaklaşık 1,5-1,7 gr’dir: bu mik­tar büyüme çağındaki çocuklar için da­ha yüksektir. Fosfordan yana zengin besinler süt ve süt ürünleri, balık, yu­murta ve ettir. Kandaki fosfor yoğunlu­ğunun miktarım parathormon dengeler. Parathormon idrarla atılan fosfor mikta­rım artırırken, kalsitonin böbreklerden fosfor kaybını azaltır. Kanda bulunan fosfor ile kalsiyum arasında sabit bir ilişki vardır; hangi durumda ölçüm ya­pılırsa yapılsın fosfor yoğunluğu ile kalsiyum yoğunluğunun matematiksel çarpımı her zaman eşittir. Bu da kalsi­yum azaldığında fosforun arttığını ya da tam tersininin gerçekleştiğini göster­mektedir.
Kandaki fosfat yoğunluğu aşağıdaki durumlarda artar: Hipoparatiroidizm; beslenmeyle D vitamininin aşın miktar­da alınması; kronik böbrek yetmezliği: büyüme hormonunun denetimsiz artışı­na bağlı olarak gelişen jigantizm ya da akromegali ile tiroit bezinin aşırı çalış­tığı durumlar; bazı yayıhmcı tümörler: plazmositom gibi bazı kan hücresi kan­serleri. Yoğunluğun azaldığı durumlara ise paratiroit bezinin aşın çalışmasında, D vitamininden yana yoksul beslenme­de, raşitizm hastalığının bazı türlerinde, bazı doğumsal hastalıklarda, bazı böb­rek hastalıklarında, böbreküstü bezinin kontrolsüz çalıştığı durumlarda, bağır­saktan emilimin bozulduğu hastalıklar­da, mide ülserinde ve çeşitli hastalıklar nedeniyle damardan beslenmeye başvu­rulduğu olgularda rastlanır.

SONUÇ

 

Bu bölümde ele alınan elektrolitler, öl­çümleri artık laboratuvarlarm neredey­se tümünde gerçekleştirilebilen madde­lerdir. Görüldüğü gibi bunların kandaki yoğunlukları çok çeşitli nedenlere bağlı olarak değişebilir ve bazen bu değişim vücut için çok zararlı etkiler doğurabi­lir. Artma ya da azalmayı tek tek ele al­mak yerine bunlann arasındaki yakın ilişkiyi göz önünde tutarak sonuçların
bir bütün olarak değerlendirilmesi gere­kir


ÇALİŞMAK HEMDE ÇOK ÇALIŞMAK VEDE KALİTELİ ÜRETİM YAPMAK İÇİN HEM ÖĞRENECEĞİZ HEMDE ÖĞRETECEÜİZ.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol